Ana içeriğe atla

AKIL VE TECRÜBE HER ŞEY MİDİR?

Çağdaş insanın din konusunda en büyük yanılgısı gayb ve teabbüdilik kavramlarını ıskalaması, var olan her şeye dokunabileceğini ve aklının varlığı bütünüyle kuşatabileceğini sanmasıdır. Gaybın yok sayılması nazari (kelami), teabbüdi alanın yok sayılması, görmezden gelinmesi ise ameli (fıkhi) problemlere yol açmaktadır. Halbuki gaybın ve teabbüdiliğin yok sayılması halinde geriye beşeri olandan gayrı hiçbir şey kalmaz ya da din ilahilik özelliğini kaybeder ve profanlaşır. 

Bu iki kavramdan hareketle günümüzde dine karşı başlıca üç ayrı yaklaşımdan söz edilebilir. Bunlar gelenekselci, tarihselci ve modernist yaklaşımlardır. Bunların her birini de kendi içinde aşırı ve mutedil olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.

Aşırı gelenekselci yaklaşım Kuran ve rivayetler yoluyla bize gelen naklî bilginin hemen tamamının teabbudî ya da buna yakın olduğu görüşünü benimseyerek muallel (illeti, gerekçesi akılla kavranabilir ve dolayısıyla değişmeye açık olan) alanı asgari sınırda tutarlar ve mevcut durumu ideal olandan bir sapma olarak telakki ederler. Bu yaklaşım sahiplerinin kızıl elması, dünü hemen hemen bütün unsurlarıyla güne taşımaktır.

Aşırı tarihselci ve modernistler ise gayb alanını da, teabbüdî alanı da görmezden gelerek dinî olanı geçmişin mirası olarak kabul ederler, değişime sonuna kadar açıktırlar ve yeri geldiğinde ayetlere takla attırmakta mahirdirler. Aşırı tarihselci grup her ne kadar nassın anlamını tespit yönteminde modernist yaklaşımdan ayrılsa da ikisinin de varış noktası aynıdır. Dolayısıyla - gözlemleyebildiğim kadarıyla-bu iki yaklaşımın bir sabitesi ve freni yoktur.

Ilımlı gelenekçi ya da ılımlı tarihselciler ise -neyin sabit, neyin değişken olduğu hususunda bir takım farklı görüşleri olsa da- sabit ve değişken diye iki kategoriyi var sayarlar ve gayb alanı ile teabbüdî alanı kabul ederler. Her iki eğilim de geleneği bir sapma olarak kabul etmez ve radikal olmayan değişime açıktırlar.
Vallahu a'lem.

Yorumlar