Fıkıh usulünde en tartışmalı konulardan biri hiç tartışmasız istihsandır. Ebu Hanife'nin “istihsan ediyorum” demekten öte içeriğe dair hiçbir bilgi vermemesi ve İmam Şafii'nin şiddetli muhalefeti bu delili tartışmaların odağına taşımıştır. Şâfiî'nin istihsanı “keyfilik” (teşehhî) ve “Şari rolüne soyunmak” olarak nitelemesi karşısında Hanefi usulcüleri savunmacı bir refleksle istihsanın arka planında nass, icma, örf veya zaruret gibi bir delil bulunduğunu ya da istihsanın esasında gizli bir kıyas işleminden öte bir şey olmadığını söylemişlerdir. Hanefi usulcülerinin istihsanı bu çerçeveye oturtması Şafii cenahta da olumlu bir etki yaratmış ve eğer istihsan buysa bunda karşı çıkılacak bir yan olmadığını ifade etmişlerdir. Hatta kimileri Şafiî'nin bile istihsan kapsamında değerlendirilebilecek görüşleri olduğunu söylemişlerdir.
Doğrusu bu izah, -aşağıda geleceği üzere- hakikatten esaslı bir pay taşımakla birlikte tatmin edicilikten uzaktır. Çünkü birkaç yıl İmam Muhammed'e öğrencilik yapan Şafii'nin Hanefi geleneğinde, kıyasla atbaşı kullanılan ve mezhebe ana rengini veren istihsanın ne olduğunu bilmemesi mümkün değildir. Şayet istihsan, bir nassa, örfe, icmaya veya zarurete dayanan masum (!) bir delil ise ya da bir gizli kıyas işleminden ibaretse Şafii'nin buna karşı çıkmasının anlamı nedir? Ayrıca konuya özel müstakil bir delil mevcutsa istihsan diye şemsiye bir kavram üretmeye ne lüzum vardır?
Genel olarak nasslar incelendiğinde Şari'in genel hükümler koymakla yetinmediği ve belli şartlarda istisnai hükümlere de yer verdiği görülmektedir. Sözgelimi normal şartlarda azimet hükümleri yürürlükte iken, hastalık, yolculuk, açlık, ölüm korkusu gibi özel durumlar için ruhsat hükümleri konmuştur. Çünkü alnına silah dayanmış veya açlıktan ölmeye ramak kalmış birinden normal şartlar için geçerli olan hükümlere harfiyen uymasını beklemek “hakkaniyet”le bağdaşmaz. Dolayısıyla bu kapsamda yer alan bütün istisnai hükümlere pekâla “Şari'in istihsanları” denilebilir.
İşte Ebu Hanife, Şari'in hüküm koyarken gözettiği bu istisna mantığını iyi süzmüş ve sadece -genel kural vaz etmek anlamında- kıyas yapmakla yetinmek yerine, genel kuralın hakkaniyetle bağdaşmadığını düşündüğü durumlarda “adeta Şari gibi davranarak” bir takım istisnalar yapmak suretiyle genel kuralları revize etmiştir ki istihsan denilen şey tam da budur.
Sözün özü usul tarihinde istihsanın mahiyetine en iyi işaret eden söz, hiç kuşkusuz Şafiî'ye nispet edilen “İstihsan eden kişi, kendini Şari yerine koymuştur.” sözüdür. En isabetli istihsan tanımı ise -çokça eleştiri almasına rağmen- şu tanımdır:
“İstihsan, müctehidin zihninde beliren ve fakat ifade etmesi güç bir delildir.”
Yorumlar