Ana içeriğe atla

İBN HALDUN'UN TASNİFİNE DAİR

Bir önceki yazıda İbn Haldun’un (v. 808) fıkıh usulü literatürü hakkındaki bazı değerlendirmelerine yer vermiştik. Özetle şöyle diyor İbn Haldun: “Fıkıh usulü müdevvenâtı, müellifleri itibarıyla ikiye ayrılır: Bunlardan ilki fukaha mesleği olup Hanefiler tarafından tercih edilmiştir; ikincisi ise mütekellimîn mesleği olup Eş’arî ve Mutezilî kelam alimleri tarafından tercih edilmiştir. Daha sonra bu iki mesleği mezceden bazı eserler de yazılmıştır.”

İbn Haldun’un her bir meslek için zikrettiği müellif ve kitap isimlerine bakıldığında mütekellimîn usul literatürü hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu; fukaha mesleği hakkında ise çok fazla bilgiye sahip olmadığı görülmektedir. Çünkü kelamcılar tarafından telif edilen usul eserlerinde lokomotif metinlerle onlar etrafında öbeklenen muhtasar metinleri en ince ayrıntısına kadar saymasına rağmen fukaha mesleği için Debusi ve Pezdevî’nin usullerinden başka bir esere yer vermemiştir. Eş’arî, Mutezilî ve Hanefi mezhepleri haricindeki literatüre ise hiç değinmemiştir.

İbn Haldun’un bu tasnifi çağdaş dönem usul literatüründe de hiç kritik edilmeksizin hemen hemen aynen kabul edilmiş, sadece el-Muvafakât ve İ’lamu’l-muvakkı’în gibi bazı usul eserlerin her iki tasnife de uymadığı, dolayısıyla bunların nev-i şahsına münhasır eserler olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca İbn Haldun, Ebu Ya’lâ el-Ferrâ’nın el-Udde’si ve Ebu’l-Muzaffer es-Sem’ânî’nin Kavatı’u’l-edillesi gibi eserlere yer vermemesine rağmen çağdaş dönem literatüründe Hanefi usulleri haricinde kalan hemen bütün usuller aynı torbaya konulmuş ve mütekellimîn usul literatürü olarak takdim edilmiştir. Bu, “Hanefilerin, fukaha mesleğini tercih ettiği; diğer fıkıh mezheplerinin ise mütekellimîn mesleğini tercih ettiği yolunda bir yanılgıya yol açmıştır.

Tam burada birkaç soruya cevap aramak gerekiyor: 
1) Usul literatürünün fukaha ve mütekellimîn mesleği olarak ikiye ayrılmasında temel kriter nedir? 
2) Fukaha mesleğinin sadece Hanefiler tarafından kullanıldığı, diğer bütün mezheplerin mütekellimîn mesleğini tercih ettiği algısı doğru mudur? 
3) Memzûc/karma meslek olarak bilinen yazım tarzını tercih eden müellifler neyi mezcetmiştir?

İki meslek arasında başlıca şu açılardan farklılıklar bulunduğu ileri sürülmüştür: 

a. Fukaha mesleğinde tümevarım metodu; mütekellimîn mesleğinde tümdengelim metodu tercih edilmiştir. 
b. Fukaha mesleğinde şahid ve misal olarak furu meseleleri bolca zikredilirken mütekellimîn mesleğinde furu meselelerine pek yer verilmez. Bundan dolayı mütekellimîn usulleri fukaha tarafından yazılan usullere nispetle daha teorik ve soyuttur. 
c. Fukaha mesleğinde temel amaç mezhep imamının usule dair görüşlerini tespit iken mütekellimîn mesleğinde müellifler, mezhep imamı adına konuşmak gibi bir kaygı gütmez.
d. Fukaha mesleği ağırlıklı olarak fakihlik yönü öne çıkan alimler tarafından tercih edilirken mütekellimîn mesleği kelamcı yönü ağır basan müellifler tarafından tercih edilmiştir.

Kanaatimce bunlardan her birinin söz konusu ayrımda az ya da çok payı varsa da en temel kriter müellifin temel uzmanlık alanının fıkıh mı yoksa kelam mı olduğudur. Klasik dönem alimleri için günümüzdeki gibi akademik bir alan belirleme imkanımız olmamakla birlikte Kadı Abcülcabbar (v. 415), Ebu’l-Hüseyin el-Basrî (v. 436), Cüveynî (v. 478), Gazzalî (v. 505), Razi (v. 606), Amidî (v. 631) gibi şahısların hemen tamamı kelamcı yönüyle öne çıkan isimlerdir. Hatta bu şahıslardan Kadı Abdülcabbar, Razi ve Amidî gibi isimlerin furuu fıkha dair herhangi bir eser telif ettikleri dahi bilinmemektedir. Keza Debusî (v. 430), Pezdevî (v. 482), Serahsî (v. 483) gibi Hanefi fukahasından bir kısmının kelama dair eserleri varsa bile bu yönleriyle şöhret bulmamışlardır.

Fukaha mesleğinin sadece Hanefilere ait olup geriye kalan bütün usul literatürün mütekellimin mesleği kapsamında görülmesi ise büyük bir yanlıştır. Şafii’nin er-Risale’si, Ebu İshak Şirazi’nin (v.476) el-Lüma ve et-Tabsıra, İbn Hazm’ın (v.476) el-İhkâm, Sem’ânî’nin (v. 489) Kavatıu’l-edille ve Ebu Ya’lâ el-Ferrâ’nın (v. 458) el-Udde adlı usul eserlerinin mütekellimîn usulleri kapsamında görülmesi isabetli değildir. Zaten Eş’arî ve Mutezilî kelamı ile arasına büyük bir mesafe koyan Hanbelî fakihlerinin usul yazımından mütekellimîn mesleğini tercih ettiklerini söylemek en hafif tabirle safdilliktir. Dolayısıyla Eş’arî ve Mutezilî çizgi dışındaki bütün eserlerin en azından daha teknik bir ayrım yapılıncaya kadar fukaha mesleği kapsamında zikredilmesi kanaatimizce daha isabetlidir. Hele eserinin başında Debusi'nin Takvimü'l-edille'deki yöntemini esas aldığını açıkça ifade eden Sem'anî'nin Kavatıu'l-edille adlı eserinin mütekellimin usulleri arasında zikredilmesi akla zarardır.

Memzuc mesleğin ne olduğu ve bu mesleği esas alan müelliflerin ne yaptığı meselesine gelince bunun için daha özel bir araştırma yapmak gerekse de ilk bakışta görülen şudur: Bir iki Hanefi usulünü, bir iki de mütekellimîn usulünü esas alarak bu eserlerdeki meseleleri birleştiren eserler memzuc meslek kapsamına alınmıştır. Yoksa bu kitaplarda iki yöntemin birleştirilmesi gibi bir şey söz konusu değildir.

Bu üç mesleğe bir de günümüzde usul yazımında yaygınlaşan “mezhepler üstü” usul yazım tarzını eklemek ve buna da “telfikçi meslek” denilmesi mümkündür.

Yorumlar