Ana içeriğe atla

ÖNEM SKALASINDA ZARURİYYAT

Birkaç gün önce “Mekasıdu’ş-şari’ ve İki Sorun” başlıklı yazıda şu iki soruyu sormuş ve kendi kanaatimi müstakil bir yazı ile açıklayacağımı söylemiştim:

1) Zaruriyyat, mekasıd-ı hamseden mi ibarettir ya da bu tasnif geliştirmeye açık mıdır?
2) Zaruriyyat kapsamında sayılan din, can, akıl, mal ve nesil arasındaki önem sırası nasıl olmalıdır?

Genellikle ikinci soruya cevap gelmesi dolayısıyla sırayı değiştirip ikinci sorudan başlayacağım. Fıkıh usulü literatürünün bir kısmında ilk sırada din, bir kısmında ise can yer alır; ancak müelliflerin yaptıkları sıralamanın önem sıralaması mı yoksa rastgele bir sıralama mı olduğuna dair açık bir beyanları yoktur.

Sıralama ile ilgili değerlendirmeye geçmezden evvel bize yol haritası olacak bazı fıkhî hükümlere yer verelim:
• Dinde genel prensip, domuz eti yemenin ve şarap içmenin haramlığı ise de açlıktan veya susuzluktan ölme tehlikesi bulunan kimse yanında sadece domuz veya şarap bulunması halinde ölmesini engelleyecek kadar domuz yiyebilir ve şarap içebilir. Bu ruhsat, canı korumanın dini ve aklı korumaktan daha öncelikli olduğunu göstermektedir.
• İkrah altında olan kimse Allah hakkında söylememesi gereken şeyler söyleyebilir. Bu da canı korumanın dini korumaktan öncelikli olduğunu göstermektedir.
• İla-yı kelimetullah için cihad farz kılınmıştır. Cihada katılanların ise bir kısmının şehid olması veya yaralanması ve bir kısmının da zafer için malını infak etmesi kaçınılmazdır. Cihad konusunda dini korumak, canı ve malı korumaya öncelenmiştir.
• Hz. Peygamber (s.a.v.) “Malı uğruna öldürülen kimse şehiddir” buyurmuştur ki burada malı korumak canı korumaya öncelenmiştir.
• Silah zoruyla birini öldürmesi veya zina etmesi için tehdit edilen kimsenin bunu yapmasına ruhsat tanınmamıştır. Çünkü tehdit edilen kişinin canı öldürmesi istenen kişinin canından daha kıymetli değildir. Canlar arasında denklik olduğu için burada ikrahı ruhsat sebebi olmamış; başkasının canı tehdit edilenin canına öncelenmiştir. Zina yasağı nesli korumak içindir; ama kişinin canını koruması için zina etmesine de izin verilmemiş; böylece önem skalasında neslin korunması bir bakıma canı korumakdan önce tutulmuştur.

Görüldüğü gibi, bu zaruretlerden herhangi biri duruma göre diğerinin önüne geçebilmektedir. Burada mutlak önem sıralaması yapmak mümkün olmasa da sıralamayı belirleyen bir takım ölçütlerden söz edilebilir.

Hayatta kalabilmek için domuz eti yemek veya şarap içmek suretiyle dini bir kuralın ihlaline izin verilirken cihadda din uğruna can verilmesi istenmektedir; çünkü cihadda söz konusu olan bireysel dindarlık değil; ed-din; yani ümmetin muhafazasıdır. Şarap içme ve domuz yeme meselesinde ise bireysel dindarlık kastedilmektedir. Müellifler açık olarak belirtmese de dini ilk sırada zikredenler Müslümanlığı; ikinci sırada zikredenler ise İslam’ın cüz’î bir hükmü olan domuz ve şarap yasağını kastetmektedir.

Burada Şatıbî’nin küllîlik ve cüz’îliğe dair söylediklerinin hatırlanmasında fayda mülahaza ediyoruz: Ona göre bir şeyin küllî ve cüz’î açıdan iki ayrı hükmü olabilir. Küllîlik ve cüz’îlik iki ayrı şekilde tezahür edebilir.

a) bireysel-toplumsal
b) ara sıra-sürekli

Sözgelimi bir bireyin nafakasını karşılayacak birileri varsa çalışmaması mubahtır; ama bir toplumun çalışmamak konuşunda uzlaşarak aylak aylak gezmesi mübah değildir. Yine bir kimsenin ara sıra mübah yollarla eğlenmesi mübahtır; ama sürekli eğlenerek “kâm alalım dünyadan” modunda ömür tüketmesi mübah değildir.

Bu örneklerde görüldüğü gibi, küllîlik ve cüz’îlik zaruriyatın sıralamasını da belirlemektedir. Buna göre kendisine en son sırada yer bulan mal bile bazen daha ön sıralara geçerek malı uğruna öldürülen kişi şehit payesi elde edebilmektedir. Çünkü insan fıtratı gereğince malını korumaya düşkündür ve gerektiğinde ölümü pahasına onu korumaya çalışır. Nitekim “Mal canın yongasıdır” atasözü de insan ile mal arasındaki ilişkiyi özlü bir şekilde ifade etmektedir.

Sözün özü, zaruriyyat için mutlak ve genel geçer bir sıralama yapmak mümkün olmayıp bunun bireysellik ve toplumsallık gibi bir takım kriterlere göre değiştiği söylenebilir. Vallahu a’lem.

Not: Zaruriyyatın beşten ibaret olup olmadığı hususunu bir başka yazıya bırakalım.

Osman GÜMAN, 13 MART 2018

Yorumlar